
Description
This blog entry is part of the series "Gendered Aspects of Peace and War in Turkey".
Bu yazı 'Barış ve savaşın toplumsal cinsiyetlendirilmiş yönlerine' odaklanan bir blog serisinin parçasıdır.
Nisan ALICI
Türkçesi: Meral Camcı
Bu dizinin ilk blog yazısında Çiçek[1], Türkiye'de barış ve toplumsal cinsiyet ekseninde sivil toplum bileşenlerinin sürece dahil olma biçimlerine değindi. Barış inşası literatüründen yararlanarak, bu tür bir dahiliyetin taşıdığı potansiyel üzerinde durdu. Bu dizinin ikinci blog yazısında, tartışmayı barış inşasından geçiş dönemi adaletine taşıyor ve özellikle dönüştürücü adalete odaklanıyorum. Dönüştürücü adalet merceğinden bakmanın Kürt çatışmasının toplumsal cinsiyet bakış açısıyla ele alınmasında bizlere nasıl yol gösterici olabileceğini araştırıyorum.
Geçiş dönemi adaleti nedir?
Dönüştürücü adaleti ayrıntılarıyla ele almadan önce, geçiş dönemi adaletine kısaca değinmekte fayda var. Geçiş dönemi adaleti, öncelikle 1980'lerin sonlarında ve 1990'ların başlarında Latin Amerika ülkelerinde diktatörlüklerin sona ermesinin ardından, bu rejimlerin ardında bıraktığı hak ihlalleriyle başa çıkmaya yönelik yasal mekanizmaların yürürlüğe konması anlamına gelmekteydi. Zamanla, bir dizi hukuki ve hukuki olmayan aracı da içerecek şekilde çok daha geniş kapsamlı bir çerçeveye evrildi. Örneğin, cezai kovuşturmalar, hakikati dillendirme, tazminatlar, kurumsal reform ve hafızalaştırma artık geçiş dönemi adaleti araçlarının temel bileşenleri olarak kabul ediliyor; geçiş kavramı ayrıca çatışma sonrası ortamları da içerecek şekilde genişledi ve barış inşasının bir parçası olarak çatışma sürecinden barış sürecine geçişlerde yaygın olarak kullanıldı.Uluslararası örgütler ve politika yapıcılar artık bu kavramı barış inşasının önemli bir parçası olarak kabul ediyor.[4]
Dönüştürücü adalet nedir?
Dönüştürücü adalet, geçiş dönemi adaletinin kapsadığı alanı genişleterek büyüyen bir araştırma alanıdır. Çatışmanın temel nedenlerinin ele alınmasını gerektirir. Dönüştürücü adaleti yeni bir gündem olarak öne sürenler, geçiş dönemi adaletinin yapısal eşitsizlikleri kapsamayışını eleştirmekte ve sosyo-ekonomik hakların önceliklendirilmesini önermektedirler.[5] Dönüştürücü adaletin, geçiş dönemi adaletinin geleneksel bir yaklaşımla ele aldığı çatışmanın neden olduğu diğer hasarlara paralel olarak, yapısal, toplumsal ve ekonomik sorunların ele alınması açısından daha yetkin bir yaklaşım sunabileceğini savunmaktadırlar.[6]Dönüştürücü adalet araştırmacıları, seçkinlerin önderlik ettiği, yukarıdan aşağıya doğru yapılanan ve dışarıdan yönlendirilen yaklaşımların taşıdığı riske de işaret etmektedirler.[7] Onlara göre, siyasi seçkinler tabandaki aktörlerin rolünü tanımaksızın barış ve geçiş dönemi adaleti süreçlerini yönlendirirse, güç ilişkileri büyük olasılıkla sorgulanmamış olacaktır. Bu çok önemlidir, çünkü çatışma ortamlarında ilk elden güç ilişkileri çatışmayı mümkün kılar ve çatışmanın devam etmesi de güç ilişkilerini kalıcılaştırır. Gready ve Robins, dönüştürücü adaleti “yerel özneler ve kaynakları vurgulayan dönüştürücü değişim, önyargılı sonuçlardan ziyade sürece öncelik verilmesi ve hem yerel hem de küresel düzeyde eşitsiz ve kesişen güç ilişkileri ve dışlayıcı yapılara karşı bir meydan okuma”olarak tanımlamaktadır.[8] Bu güç ilişkileri ziyadesiyle cinsiyetlidir. Bunlar sorgulanmadıkça ve dönüştürülmedikçe, negatif barışa ulaşılmış olsa bile çatışmanın toplumsal cinsiyete dayalı etkileri çatışma sonrası dönemde sorgulanmaksızın varlığını sürdürecektir.
Kürt çatışmasının toplumsal cinsiyete dayalı veçheleri derken ne kastediyoruz?
Kürt çatışmasının, zorla kaybetmeler ve yerinden edilmeler gibi en sistematik insan hakları ihlalleri, toplumsal cinsiyete dayalı ihlallerdir. Zorla kaybetmeler[9] toplumsal cinsiyete dayalı suçlardır ve vakaların yüzde 97'si erkek mağdurlardır.[10] Göksel, “savaş ve zorunlu göçün kesişen süreçleri” içinde, zorla yerinden edilmenin çok katmanlı sonuçlarının en ağır şekilde, çoğu durumda kocasını, oğullarını veya erkek kardeşlerini yargısız infazlar veya zorla kaybetmeler yoluyla ya da gerilla hareketine katıldıkları için yitiren kadınlar tarafından yaşandığını savunuyor.[11] Bu yitim nedeniyle yaşanan zorluklara ek olarak, kadınlar hakikati ve adaleti ararken genellikle daha uzun vadeli zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.[12] Ayrıca, bir erkek zorla kaybedildiğinde, karısı “ailevi ve barınma düzenlemelerine ilişkin yeni ortaya çıkan karar verme sorumluluğunun yanı sıra sosyal ve ekonomik zorluklarla uğraşma sorumluluğunu” da yüklenir.[13] Toplumdaki yerleşik ataerkil ilişkiler nedeniyle ailenin sosyal ve ekonomik işleri genellikle erkekler tarafından düzenlenegelmiştir ve bu durum kadınları kocalarının kaybından sonra daha da zor durumda bırakır. Kaya ve Bozkurt, Kürt çatışması bağlamında kayıp eşleri üzerinde artan yüke şu şekilde vurgu yapar:
Kürt oldukları, kadın oldukları, Kürtçeyi kamusal alanda kullanamadıkları, yaşadıkları coğrafyadaki savaş koşulları nedeniyle eğitim alamadıkları ve Kürtçe diyaloğa girme gücünden yoksun oldukları için ve tam da bu nedenlerle buldukları herhangi bir işe yerleşmek zorunda kaldıkları için bu kadınlar, işgücü piyasasında da en dezavantajlı konuma düşmektedir.[14]
Zorla kaybetmelere ek olarak, kocaları ölmemiş olsa bile, zorla yerinden edilme ailenin sosyal ve ekonomik yaşamını yıkıma uğratarak kadınlar üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır. Örneğin birçok aile ürünlerini köylerinde yetiştirmektedir ve büyük şehirlere taşındıklarında bu geçim kaynaklarını kaybeder. Kent yaşamı, birçok kadının olumlu olarak hatırladığı köydeki yaşamla çelişmektedir.[15] Çağlayan ve arkadaşları, köydeki ekonomik koşulların sınırlı olmasına rağmen kadınların yaşamının kendi kendine yetmeye dayalı olduğunu, komşu ve akrabaların yerel dayanışma ağlarıyla desteklendiklerini anlatıyor.[16] Ayrıca, zorla yerinden edilmenin yalnızca geçim kaynaklarının kaybına yol açmadığını, aynı zamanda toplumsal yaşamın dilsel, kültürel, zamansal ve mekansal boyutlarını da etkilediğini belirtiyor.[17]
Kürt çatışmasında, çatışma kaynaklı insan hakları ihlallerinin toplumsal cinsiyete dayalı izdüşümleri, ihlalleri takiben yürürlüğe giren toplumsal desteğin dağılımında da görülmektedir. Örneğin erkekler de süreçten benzer biçimde derinden etkilense de toplumsal dinamikler onların lehinde işler. Erkekler birbirlerine destek olur ve daha hızlı iyileşir, kadınlar ise yaşadıklarıyla kalır. Örneğin, bir erkek işkenceden sağ çıkarsa, topluluk büyük ihtimalle onun ülke ve devrim adına işkenceye maruz kaldığını söyleyecektir. Buna karşın aynı topluluk, bir kadını siyasi eylemlere karıştığı için rahatlıkla suçlayabilir.[18] Erkekler kahramanlaştırılır ve devlet şiddetine maruz kaldıktan sonra daha saygın bir toplumsal statü kazanabilir. Kadınlar için ise hayatta kalma ve devlet şiddetine direnmeyi vurgulayan kahramanlık kavramları aynı şekilde yürürlüğe girmez. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri, erkeklere kamusal alanda atanan daha görünür rollerden ziyade kadınları özel alanda ailevi sorumluluklarla ilişkilendirir. LGBTİ+ bireyler ise toplumdan daha da az destek görür.
Dönüştürücü adalet merceği, Kürt çatışmasının toplumsal cinsiyet asçısından ele alınmasında nasıl yardımcı olabilir?
Feminist akademisyenler, toplumsal cinsiyete dayalı deneyimler sözkonusu olduğunda çatışma ve çatışma sonrası dönemler arasında keskin sınırlar olmadığını ortaya koydular.[19] Elbette, kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik doğrudan ve dolaylı şiddet biçimleri çatışma zamanlarında yaygındır. Ancak bu şiddet, önceden var olan toplumsal cinsiyet ideolojilerinden ve yapısal eşitsizliklerden kaynaklanmaktadır.[20] Bu nedenle barış zamanında da toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık ve diğer ihlaller var olmaya devam eder ve sadece doğrudan şiddetin sona ermesi anlamına geldiğinden, negatif barış tek başına yeterli değildir.[21][22] Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin yalnızca çatışmaya özgü olmadığı anlayışı, toplumsal cinsiyete dayalı ihlalleri ele alınması ve toplumsal cinsiyete özgü ihtiyaçların gözetilmesi bakımından dönüştürücü adalet çağrısının merkezinde yer alır.[23] Bu durum Kürt çatışmasında da geçerlidir. Fidan ve Göçer'in araştırması bizlere, Kürt bölgesinde yaşayan LGBTİ+'ların çatışma sırasında barış zamanına göre daha fazla ayrımcılık yaşadığını ve adalete erişimin engellendiğini göstermektedir.[24] Ancak bunun yanı sıra çatışma sırasında LGBTİ+ kimliklerine yönelen kriminalleştirme, marjinalleştirme ve hak ihlallerinin çoğu zaman zaten var olan cis-heteronormatif cinsiyet rejiminden kaynaklandığını da vurgularlar. Yapısal doğası gereği negatif barış olduğunda da LGBTİ+'ya yönelik ayrımcılık devam eder. Ayrıca, çatışmanın devam ettiği pek çok ülkede, çatışma mağdurları etnik köken, cinsiyet ve ait olduğu toplumsal sınıfın kesişimine dayalı olarak uzun süredir sistematik olarak marjinalleştirilmektedir.[25] Kürt çatışmasında da etnik köken ve cinsiyetin kesişimi çatışmaya bağlı mağduriyetleri yoğunlaştırmaktadır.
Üzerinde ayrıntısıyla durduğumuz gibi, LGBTİ+ bireyler ve kadınlar Kürt çatışmasının bir sonucu olarak uzun vadeli ekonomik, sosyal ve kültürel hak ihlalleri yaşamaktadır. Altekin, Kürt kadınlarının ve LGBTİ+'ların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete, homofobiye, transfobiye, cinsiyetçiliğe, yoksulluğa ve heteronormativiteye maruz kaldıkları gibi etnik temelli ayrımcılık, ırkçılık ve kriminalizasyonla karşı karşıya kaldıklarını vurgular.[26] Yapısal şiddet, toplumsal adaletsizlik ve hak ihlalleri, kadınların ve LGBTİ+'ların günlük yaşamını etkiler ve aynı zamanda, çatışmanın temel nedenleriyle de güçlü bir şekilde bağlantılıdır.[27] Bu nedenle, geçiş dönemi adaletine dönüştürücü bir yaklaşım benimsenerek, Kürt çatışmasının temel nedenleri cinsiyetçi güç ilişkilerine meydan okunacak şekilde ele alınabilir. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadeleye yönelik daha geniş bir stratejiyle birleştirilirse, çatışmanın kadınlar ve LGBTİ+ üzerindeki uzun vadeli sonuçlarını onarmak mümkün olabilir. Bu amaçla, Türkiye'de gelecekteki bir geçiş ve/veya dönüştürücü adalet süreci, toplumdaki cinsiyete dayalı güç ilişkilerini ele almayı temel bir görev addetmeli ve bu güç ilişkilerinin çatışma süreçlerindeki toplumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel hakların ihlalleriyle nasıl örtüştüğünü dikkate almalıdır.
Dönüştürücü adaletin Kürt çatışmasının toplumsal cinsiyete dayalı yönlerini ele almada yardımcı olabileceği bir başka veçhesi de mağdurların özneliğini merkeze almaktır. Geçiş bağlamlarında, özneliğin tanınması özellikle önemlidir, çünkü çatışma mağdurları genellikle doğrudan şiddet başlamadan çok önce marjinalize edilmiş ve siyasi iktidardan dışlanmıştır. Mağdurların özneliğine vurgu yapmak, ilk etapta çatışmayı mümkün kılan ve çatışma sonrasında var olmaya devam etme eğiliminde olan güç ilişkilerine meydan okuma potansiyeline sahiptir. Bunun nedeni, temel bir çatışma dönüşümünün ancak bu güç ilişkilerinin tanınması ve sorgulanmasıyla mümkün olmasıdır.[28] Seçkin grupların bunu gözetmeksizin, geçiş dönemi adaleti mekanizmalarını mağdurlar adına belirlemesi, uygulaması ve geçiş dönemlerinde aynı güç hiyerarşilerini yeniden üretmesi kuvvetle muhtemeldir.
Dönüştürücü adalet gündemini benimsemek, çatışmadan en çok etkilenenlerin kendine özgü ve çok çeşitlenebilecek taleplerinin adalet süreçlerine bilgi taşımasını da sağlayabilir. Evans'ın dediği gibi:
Dönüştürücü adalet için gerekli koşullar, politika ve uygulama gündemini şekillendirmede etkilenen toplulukların (sadece seçkinlerin değil) dahil edilmesi, ekonomik koşulların ele alınması, uzun vadeli toplumsal değişimlere vurgu yapılması ve tarihsel ve güncel toplumsal adaletsizliklerin kökenindeki yapısal sorunların dikkate alınması olarak görülebilir.[29]
Uzun vadeli yapısal ve toplumsal bir dönüşümü sağlamak için kadınlar ve LGBTİ+ bireyler, tasarım ve uygulama aşamaları da dahil olmak üzere barış inşası ve geçiş dönemi adaleti süreçlerinin her adımında merkezde yer alan aktörler olmalıdır. Aktivist grupların, örgütlü hareket eden mağdurların, hayatta kalanların ve insan hakları savunucularının bu süreçlere anlamlı katılımı, kadınların ve LGBTİ+ bireylerin adalet gereksinimi ve taleplerinin karşılanması anlamına gelecek ve bu amaçla yürülüğe giren politikalar ve pratiği şekillendirecektir. Türkiye'de kadın ve LGBTİ+ örgütleri barışa yönelik çalışmalar konusunda zengin bir deneyime sahiptir.[30] Bunun yanı sıra bu örgütler gündemlerini Türkiye'de özellikle Kürt çatışmasına dair geçiş dönemi adaleti ile barış tartışmaları ve uygulamalarında ön plana çıkararak dönüşümün itici gücü olabilirler.
[1] Çiçek, C. (2022) Toplumsal Cinsiyet: Sivil Toplumun Barış Çalışmalarında Sınır-Aşan Ortaklıklar, Off University Blog Series.
[2] De Greiff, P. (2012) Theorizing transitional justice. Nomos, 51, 31-77.
[3] Nagy, R. (2008) Transitional justice as global project: Critical reflections. Third World Quarterly. 29(2), 275-289.
[4] Lawther, C. ve Moffett, L. (2017) Introduction. İçinde: Lawther, C., Moffett, L. ve Jacobs, D. (Der.). Research handbook on transitional justice. Cheltenham: Edward Elgar Publishing, 1-17.
[5] Gready, P. ve Robin, S. (2014) From transitional to transformative justice: A new agenda for practice. International Journal of Transitional Justice, 8(3), 339–361., Evans, M. (2016) Structural violence, socioeconomic rights, and transformative justice. Journal of Human Rights, 15(1), 1–20., McAuliffe, P. (2017) Transformative transitional justice and the malleability of post-conflict states. Cheltenham: Edward Elgar Publishing.
[6] Bkz. yuk., 9, Lambourne, W. (2011) Transformative justice and peacebuilding: A psychological perspective. Paper presented at “Transformative Justice: Global Perspectives” Worldwide Universities Network International Conference, University of Leeds, Leeds.
[7] Chandler, D. (2011) The liberal peace: Statebuilding, democracy and local ownership, İçinde: Tadjbakhsh, S. (Der.). Rethinking the liberal peace: External models and local alternatives. Abingdon: Routledge, 77-88., Sharp, D. N. (2013) Beyond the post-conflict checklist: Linking peacebuilding and transitional justice through the lens of critique. Chicago Journal of International Law, 14(1), 165-196., McEvoy, K., ve McConnachie, K. (2013) Victims and transitional justice: Voice, agency and blame. Social & Legal Studies, 22(4), 489–513.
[8] Gready, P. ve Robin, S. (2014) From transitional to transformative justice: A new Agenda for practice. International Journal of Transitional Justice, 8(3), 339–361.
[9] Davidovic, M. (2018) Mother-activism before the European Court of Human Rights: Gender sensitivity towards Kurdish mothers and wives in enforced disappearance cases. Kurdish Studies, 6(1), 133-153.
[10] Bozkurt, H. ve Kaya, Ö. (2014) Holding up the photograph: Experiences of the women whose husbands were forcibly disappeared. Istanbul: Truth Justice Memory Centre.
[11] Göksel, N. (2018) Losing the one, caring for the all: The activism of the peace mothers in Turkey. Social Sciences, 7(10), 1-20, 7
[12] Bkz. yuk. 12
[13] Gökalp, D. (2010) A gendered analysis of violence, justice and citizenship: Kurdish women facing war and displacement in Turkey. Women's Studies International Forum, 33(6), 561–569, 564.
[14] Bkz. yuk., 13
[15] Çağlayan, H., Özar, Ş. ve Doğan Tepe, A. (2011) Ne değişti? Kürt kadınların zorunlu göç deneyimi. Ankara: Ayizi.
[16] Bkz.yuk., 18
[17] Kadınların bu süreçlerde kimi durumlarda hane içinde ve topluluklarında yeni güçler elde ettiklerini belirtmekte fayda var. Örneğin Gökalp (2010), çatışmanın bir sonucu olarak kadının hane reisi olduğu hanelerde bazı durumlarda kadınların, aile ve toplumdaki geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine meydan okumasına ve gelir elde etmek için yeni roller üstlenmesine yol açtığını ve nihayetinde onları güçlendirdiğini açıklamaktadır. bkz. yuk., 16.
[18] Alici, N. (2022) Imagining Transitional Justice in the Ongoing Kurdish Conflict: A Victim-Centred Analysis, Doktora Tezi, Ulster University.
[19] Cockburn, C. (2004) The Continuum of Violence: A Gender Perspective of War and Peace, Sites of Violence: Gender and Conflict Zones. İçinde: Giles W. and Hyndman, J. (Der.), Sites of Violence. Berkeley: University of California Press, 24-44.
[20] Boesten, J. ve Wilding, P. (2015) Transformative gender justice: setting an agenda. Women's Studies International Forum, 51, 75-80.
[21] Yadav, P. & Horn, D. M. (2021) Continuums of Violence: Feminist peace research and gender-based violence, İçinde: (Der.) Väyrynen, T. Parashar, S., Féron, É. & Confortini, C. C. (Der.), Routledge Handbook of Feminist Peace Research, Routledge: Abingdo, 105-114.
[22] Şiddet sürekliliğinin ayrıntılı bir analizi ve Kürt bölgesinde nasıl gerçekleştiği üzerine bkz.: Bor., G, Dasli, G., ve Alici, N. (2021) From Converging Roads to Narrowing Grounds: The Struggle for Peace by LGBTI+ and Women’s Organizations in Turkey: https://demos.org.tr/wp-content/uploads/2022/05/from-converging-roads-to-narrowing-groun.pdf [Çevrimiçi 10 Temmuz 2022]
[23] Bkz. yuk., 28
[24] Fidan ve Göçer, 2022, Yakın Geçmişten Olası Geleceğe Barışı Yeşertmek: 2013-2018 Yılları Arasında Diyarbakır’da Yaşayan LGBTİ+’lar.https://turkey.fes.de/fileadmin/user_upload/pdf-files/2022/keskesor-bakad-barisi-yesertmek.pdf [Çevrimiçi 16 Temmuz 2022]
[25] Robins, S. (2017) Failing Victims? The limits of transitional justice in addressing the needs of victims of violations. Human Rights and International Legal Discourse, 11 (1), 41-58.
[26] Altekin, O. (2022) Kürt LGBTİ+’lar,yoksulluk ve barışın olanakları. https://demos.org.tr/kurt-lgbtilar-yoksulluk-ve-barisin-olanaklari/ [Çevrimiçi 15 Temmuz 2022]
[27] Bkz. yuk., 32
[28] Parlevliet, M. (2010) Rethinking conflict transformation from a human rights perspective. Berghof Handbook Dialogue Series No. 11
[29] Evans, M. (2018) Transformative justice: Remedying human rights violations beyond transition. Abingdon: Routledge., 41
[30] Bkz. yuk., 27
*Finanziert von der Rosa-Luxemburg-Stiftung mit Mitteln des Bundesministerium für wirtschaftliche Zusammenarbeit und Entwicklung der Bundesrepublik Deutschland. Diese Veröffentlichung kann von anderen kostenlos genutzt werden, solange auf die originale Publikation verwiesen wird. Der Inhalt dieser Veröffentlichung ist die Verantwortung von Off-University.Organisation für den Frieden e.V. und gibt nicht notwendigerweise eine Position von RLS wieder.
Ev gotar parçeyeke ji rêze blogan e, ku li ser “ Alîyên Şer û Aştî Yên Di Warê Cinsiyeta Civakî Ya Tirkiyêde” hûr dibe.